SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM(1977): Yakışıklı kamyon şoförü İlyas ile endamlı güzeller güzeli Asya’nın aşk hikayesi ile başlayan film; İstanbullu lakaplı İlyas’ın sorumluluktan yorulup Asya’yı ve oğlu Samet’i terk etmesiyle devam eder. Asya belki döner diye onu beklerken, o pervasız sevdanın yerini ona ve çocuğu Samet’e kıymet veren Cemşit alır. Filmin kaderini de bu adam belirler. Yıllar sonra yine aynı fütursuz tavırlarla ortaya çıkan İlyas’a cevabı oğulları Samet verecektir. Cemşit tarafından sahiplenilen, büyütülen, değer gören Samet, İlyas’ın başından beri olan anlık duygularını önemsemeyecek, babası bildiği Cemşit’i kucaklayacak, Asya da Samet’in kararına razı olacaktır. Film de o günlerden günümüze kadar, üzerine kurulduğu motto gibi tazeliğini koruyacaktır. Çünkü; sevmek iyiliktir, dostluktur, emektir.
EŞKIYA(1996): Film, Cudi Dağlarında eşkıya olarak nam salmış Baran’ın, yaklaşık 35 sene hapis yatıp çıkması ile ekrana yansır. İlk anından son anına kadar izleyiciye derin duygular yaşatır. Geçmişin izlerini sürmeye başlayan Baran, hapse düşmesinin nedeninin en yakın arkadaşı olduğunu, hatta o hapse girdikten sonra sevdiği kadın Keje’yi de himayesine aldığını öğrenir. Bu sırada Beyoğlu’nun arka sokaklarında yetişmiş kimsesiz, bıçkın delikanlı Cumali ile tanışır. Sevdiği kadın tarafından aldatılan, onu ve sevgilisini öldüren Cumali’yi, kurtarmak için hayatının aşkı Keje’den vazgeçerek, karşılığında Keje’nin himayesinde bulunduğu Berfo’dan çek alır. Çekin sahte çıkması sebebiyle, Cumali öldürülür. Aynı adam tarafından tekrar aldatılan Baran bu sefer intikamını alacaktır. Böyle bir adamın yatağında eceliyle ölmeyeceği de bellidir. Ölürken yıldızlara karışan Baran’a Keje veda eder. Çünkü; sevmek feda etmektir.
GÖNÜL YARASI(2005): Nazım’ın doğuda öğretmenlik yaparak sürdürdüğü hayatı, emekli olup İstanbul’a dönmesiyle tamamen değişir .Emekli aylığı bağlanana kadar geceleri taksicilik yapan Nazım zaman içerisinde pavyon şarkıcısı Dünya ile tanışır. Küçük bir de kızı olan Dünya şarkıcılık yaparak bir yandan eski kocasından kaçıp, bir yandan hayatlarını idame ettirmeye çalışmaktadır. Eski kocası Halil’in pavyonu bastığı bir gece yaralanır. Kimsesi olmayan bu kadını ve kızı Melek’i Nazım sahiplenir. Herkesin karşı çıktığı bu ilişkinin türü belirtilmemiş, seyircinin takdirine bırakılmıştır. Filmin sonunda Halil kendini ve Dünyayı öldürür. Filmin en can alıcı noktası; Nazım’ın alakadar olmaması nedeniyle çocukken tüpleri tıkanıp çocuğu olmayan kızı Piraye’ye, Dünyanın kızı Melek’i emanet etmesidir. Çünkü; sevmek bilgeliktir.
Üç filmde de sahiplenme duygusu ağır basmaktadır. Cemşit’in Asya ve Samet’i, Baran’ın Cumali’yi, Nazım’ın Dünya ve Melek’i sahiplenmesi, kol kanat germesi üç filmin birbirine benzeyen noktalarıdır. Sevmek ve sahiplenmek duygusunun iç içe geçtiği bu üç hikayede, duygunun türünden çok niteliği önem arz etmektedir. Aidiyetin değerini ve insanları birbirine ne derece bağladığını vurgular. İlyas’ın, Berfo’nun ve Halil’in yapamadığını yapan, yapabilen bütün yüce gönüllü adamlara…