Eşsiz kokuların başında açık ara farkla bebek kokusu bulunur. Tanımlaması mümkün olmayan, halk arasında cennet kokusu olarak addedilen o koku, böyle diyarlardan diyarlara ışınlar insanı. Hele bir de bebeğin birinci dereceli sorumlusu değilseniz tadından yenmez. Sev, öp, kokla; durum arıza yapmaya yüz tuttuğunda olay yerini terk et. Sular durulduğunda kaldığın yerden devam. Tabii bu noktada havayı iyi koklamak çok önemli. Bu da sorumsuzca bir ifade oldu lakin, olayın keyfini daha çok çıkartmak adına bir mübalağa olarak alınız lütfen. Ben kağıt kokusunu da çok severim, bu dergilerde oluyor, kitaplarda kalmadı artık. Aslında menşei gazetedir de, ben almıyorum. Bu koku cehalete açılmış savaşta zırhtır. Yalnız bu cümleyi kendim bile komik buldum şu an. Ne bileyim, ben seviyorum bu kokuyu işte. Eve girdiğinde mutfaktan hafif eve yayılmış yemek kokusu da candır nezdimde. Karnabahar, lahana ve bazı balık türevleri hariç. Bunlar yemesi güzel, evde kokusu çekilmez gıda grubuna girerler. Ve benim için en tatlışkosu, Sonja’nın kokusudur. Bir canlının kokusu on yılda unutulmaz mı? Nasıl derinse unutulmuyormuş. Bilen bilir, golden cins köpeklerin derilerinin ne kadar ağır koktuğunu ve evde beslemek için bir çok açıdan doğru canlı olmadıklarını. Ama işte koku önem arz etmez, bendeki bu aşk varken. Bildiğiniz koklar öperdim kendisini. Enteresan bir bağlılık geliştirmiştik aramızda. İlk adım da kendisinden gelmişti, hatta adımlar silsilesi desem daha doğru olur. Kuzum doğum yaptığında bebelerini emziriyor, olay mahaline yaklaştığımda ayağa kalkıp bana geliyor, bebeler patır patır yere düşüyor, Sonja’nın konusu benim. Bu derece değerli, olmazsa olmaz, karşılıklı yüzde yüz güvenin var olduğu yegâne ilişkimdir, kutsamalı. Ve son olarak, anne kokusu diye bir şey var ya… O bence yerini hiçbir şeyin tutamayacağı sevmek ve sevilmek üzerine inşa edilmiş insanı besleyen doyuran bir şey. Ben ilkokul yıllarında uzun zaman annemle uyudum. Sarılarak falan değil, sadece yan yana. Ama annemin kokusunu bilirim, böyle ekşimsidir, kollarını bağlayarak uyur, kendini korumak istercesine, nihayetinde durum ne olursa olsun anne kokusu bana şu mısraları hatırlatır; “ben sevdiysem sen bahane idin”…