NEDEN YALNIZLAŞIYORUZ

Bence şöyle gelişiyor. Damacana kılıfınızın size verdiği mutluluğu vermeyen, fayda sağlamayan insanları hayatınızdan çıkararak. Bu kadar da basit bir formül. Bazılarını son bir sinir anında, aslında inceldiği yerden kopacakken kesiveriyorsunuz. Bazılarının olmamasından olmasının daha hoş bir esinti vereceğini anlıyorsunuz. Bazılarından iğrenme noktasına gelip, koşarak uzaklaşıyorsunuz. Bazıları için artık damacana kılıfının kurdelesi bozulmasın diye bir bardak su veresiniz gelmeyince, su hayattır hayat güzel diyerek yolları ayırıyorsunuz. Bazen de ayırmıyorsunuz bile, zaten ayrı yolun yolcusu olduğunuz için bir yerlerde kalıyor. Belki akla gelirse “Ne var,ne yok, ya?” noktası. Ama aşağı in dese keyfin istemiyorsa gayet yalansız dolansız çıkmak istemiyorum deme lüksü. Hmm bir de kırıldıklarınız var. Kırılmaya değer bulduğunuz kadar sevdikleriniz. Ben o ayarı tutturabilenlerden değilim. Hani dejenerasyon noktası gelmeden elimi bırakmadıysa bırakamıyorum. Sonra belki bir tokat, belki de karşıdaki elini çekiyor. İşte o da kaşıma şiddetine göre geçiyor zamanla. Ama orada bir yara izi de mutlaka bırakıyor. İyidir o da, insanı ayakta tutar, güçlü ve dinç tutar. Öyle iyileşmeyecek yara, geçmeyecek acı falan da yoktur. Bazen çok uzayabilse de açık yarayla dolaşan bunca insan ne olurdu düşünün. Zaten belli bir tecrübe ve yaştan sonra insan canlısına çok mana atfetmediğiniz için çok şaşırmıyor, öyle dikişlik yaralar da almıyorsunuz. Sonuç? Yalnızsınız. Ama bildiğiniz kaliteli, dürüst, eğer becerebiliyorsanız eğlenceli. Ne bileyim, hayatınızda elinden bir lokma tatmadığınız insanlara hizmet etmiyorsunuz. Kendiniz kendinize enfes sofralar hazırlıyorsunuz bazen. Sonra kendinizi kendiniz takdir ediyorsunuz. Ve yazının en ciddi kısmı da şudur ki, onursuz, hep güçlüyü oynayan, özündeki sinsiliği gizleme çabasında olan, ve yazık ki bunlar seslendirilmediği için başarılı olduklarına inanan bir sürü gelişimini tamamlayamamış türden kurtuluyorsunuz. Bence insan kendi ne kadarsa hayattan da o kadar almalı ve bununla yetinmesini de bilmeli. Para, aşk, iş arkadaşlık fark etmez. Kısacası boş gezenin boş kalfasıysanız öyle çok meşgul insanlarla takılıp değerli vakitlerini çalmayın. O daha memleketi kurtaracak. P.S.: Damacana kılıfı kırmızı fiyonklu bu arada, çok datluşko 🙂

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir