Yalan söylemek kolay, önemli olan takibini yapabilmek değil mi sizce de? Unutmayalım ki, herkes dolandırıcı olabilir fakat nitelikli bir dolandırıcı olmak zaman, emek, zeka hatta ve hatta yetenek gerektirir. Diyorsanız ki ben uğraşamam, o zaman yalan atmayacaksınız kardeşim. İlla yalansız da yapamıyorsanız evet sizin için de bir önerimiz var. Kuşluk vaktinde üç kuşa okuyup üflüyorsunuz bitti gitti, şimdi sıkabilirsiniz dilediğiniz kadar, değil tabi ki. Şehrin altın anahtarını veriyorum sizlere. ‘’Gerçekçi yalan söylemek’’. Şimdi siz bunu bilmeyecek ne var diyebilirsiniz, fakat işin püf noktası tamamen bu. Yalanın kitabını yazmamışsanız gerçekçi, yerinde ve tadında yalanlar atarsanız sorun yaşamazsınız. Zaten kendimiz dahil hepimiz bunu bir nebze de olsa yapmıyor muyuz? Örnek verecek olursak; ‘çok trafik vardı’, ‘şimdi çıktım’, ‘seni çok seviyorum’ vesaire vesaire. Tamamen insan olmakla alakalı bu yalanları tip1 olarak görebiliriz. Komplikle olmayan sonucu genel akışı çok da etkilemeyen bir nevi halk dilinde ‘pembe yalanlar’ olarak addedilen yalan biçimi. Şimdi bu tip yalanlar attığınızda genelde takibini yapmak zorunda kalmazsınız. Konu kapanır gider. Şimdi asıl konumuza gelecek olursak, bunun ne kadar zahmetli olduğunu gözler önüne sereceğim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki doğuştan bu işe Allah vergisi bir yeteneğiniz varsa sizin önünüz zaten açık olacaktır. Yazdıklarımı okumanıza dikkate almanıza hiç de gerek yok elbette. Adamın altından habersiz çamaşırını alabilen hırsızlar var ya siz o ekiptensiniz. Biz dilimiz döndüğünce normal insanlara bir iki tavsiye vermek niyetindeyiz, o kadar. Bir kere yalan attıysanız hiçbir şey eskisi gibi olmayacak öncelikle bu gerçeği yadsımayın ve göze alıyorsanız girin bu maceraya. Çünkü ‘yalan yalanı getirir’ dedikleri şey gerçeğin ta kendisidir. Misal çok hasta olduğunuzu söyleyip katılmadığınız bir davet varsa artık hasta sayılacağınızın bilincinde misiniz? Geçmiş olsun için arayan herkese aynı açıklamayı yapmak, ertesi gün işte okulda neredeyse ya hasta ya da yeni ilişmeye yüz tutan insan rolünde oscara aday olamasanız da güzel bir performans sergilemek durumundasınız. Yok şehir dışındayım falan derseniz onun da zorlukları yok mu? Artık şehir dışındasınız öyle sokaklara atamazsınız kendinizi. Bu ne demek oluyor? Perdeler kapalı ev hapsindesiniz. İşte biz bu durumu ‘’yalan takibi’’ başlığında inceliyoruz. Ama lütfen küçük düşünmeyin, biraz makro. Aradan aylar geçmiş biri gelip size ya sen bilmem şu şehre gitmiştin ne yediniz ne içtiniz derse paniğe kapılmayın. Üzerinden aylar geçmiş, siz sabah ne yediğinizi hatırlamıyorsunuz daha, ilahi arkadaş. Neymiş sakin ve serin kalmak bu işte çok önemliymiş. Birde çevrenize çok unutkan olduğunuz yönünde bir kanı yayarsanız o da her daim kalkanınız olacaktır.
Yani sonuç olarak biz demiyoruz ki yalan atın ama atacaksanız da bir kalitesi olsun, bir albenisi olsun. Bunun için de yalanını takipte kal diyoruz. Zaten konuya eğilimi olan kişiler duruma hakimdir. Biz de sürçü lisan ettiysek af ola.
Ha bir de ‘bazı yalanlar güzel, bazı gerçekler acıymış’ gibi bir motto var bizce de öyle ama bu metinin konusu değil. Sağlıcakla kalın. Sevgiler
deneme