SARI BEZ

Aman desinler desinler şeker yesinler, sarı bezin yeri de dolmaz desinler. Desinler çünkü doğrudur, sarı bezin yeri dolmaz, doldurulamaz. Bir mutfak düşünün sarı bez yok; ne hissedersiniz? Tarifsiz bir boşluk kaplamadı mı içinizi? Tezgaha bir şey döküldü, hemen musluğun önüne eliniz gidiyor, yok; yok sarı bez yok. Farklı renkte bir bez duruyor gözünüzün önünde, sizce de bir yanlışlık yok mu bu işte? Bir an anılar canlanıyor gözünüzün önünde. Bulaşık deterjanını sıkıp şöyle tüm benliğinizle yıkayıp, var gücünüzle sıktığınız ve musluğun ön tarafındaki tezgaha koyduğunuz o güzel günler. Şairin dediği gibi ‘kavgaya tüm kaslarınla gövdenle gireceksin’, yani tüm enerjinle sıkacaksın bezi, olay mahalinde tüm enerjinle bulunacaksın, gerek bedeninle gerek ruhunla yaptığın işi sahipleneceksin. Şimdi bu derece sağlam bir bağ kurduğun şeyden başka bir şeyi nasıl kabullenebilirsin bir düşün. Farklı bir bez sana bu duyguyu yaşatabilir mi; bir tart ölç biç lütfen. Misal salondasın, kahvaltı masası hazırlanmış tam çay koyarken bir miktar dökülüyor. Mutfağa sesleniyorsun, ‘pembe bezi getirir misin, çay döküldü de’? Şimdi bu olur mu? Böyle bir mizansen kendi içinde dahi tutarsız. Bir nevi selpak mendil gibi aslında. Hangi marka olursa olsun o kağıt mendil selpak mendil olarak addedilir ya, sarı bezde de , kısmen de olsa böyle bir durum söz konusu.

Hangi renk, boyut ve dokuda olursa olsun bizim sarı bezimizdir o. Mutfakta yerine göre elimiz kolumuz kanadımız; olmazsa olmazımızdır. O halde ne diyoruz, varlığım varlığına armağan olsun ey ‘Sarı Bez’.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir