Dinler, kitaplar, tasavvuf, meditasyon, fikir insanları, yaşanmışlıklar, nasihatler… hepsi dile geldiğinde ‘’kendine dön’’ der. Tümünün yolu, üslubu farklı da olsa, en nihayetinde içsel yolculuğu öğretler. Bu öğretiyi hayata geçirip, ete kemiğe büründürmek, ‘’iyi insan’’ olmak bu yolculuğun temel amacıdır.
Bu tanım aklımıza başka başka sıfatlar getirebilir elbet. Kısa bir ifade ile; insanı ve insani değerleri el üstünde tutan, empati yeteneğine sahip, ‘’ben’’ demeden önce defalarca kez düşünen bir portre çizebiliriz. Tam burada olmak, buraya gelebilmek için yapılması gerekenlerin olduğu konusunda da hem fikir kuramlarımız. Bu liste değişkenlik gösterse de, alt alta yazığımızda çıkan sonuç, sağlamasını yaptığımızda nerdeyse başa baş çıkacaktır. Bazen insan olmakla alakalı eksi yönler yer yer yalpalatsa, hatta düşürse de önemli olanın, yılmadan yola devam etmek olduğunu bilmek de yolu aydınlatacak, fener tutacaktır.
Bu yolda belki de en büyük besin kaynağı kendini beslemek olacaktır der inanışlarımız. Bunun sonunun olmadığının ve olmaması da gerektiğinin de altını çizer zaman zaman. Çünkü insan denilen canlı lebi derya gibidir. Ne okumanın ne de yazmanın ucu bucağı yoktur. Bilindik bir iki fiil söyleyecek olursak, insani kamil olmanın yasaları; ‘az ye’, ‘az uyu’, ‘az konuş’… aşırılıktan kaçın der. Nefis terbiyesinin önemini bu uyarılardan anlamamız mühimdir. İnsanın doğru ile yanlışı ayırt etmesi, her arzunun peşine takılmaması bu kapıyı açan anahtardır.
İnsanı insan yapan diğer canlılardan ayrı kılan düşünme yetisi, önünü görmesi konusunda zaten kitabı olacaktır. Temiz olmaya niyet edip, yaşamını da bu şekilde inşa edince; hem güzel şeyler okuyacak hem de okuduğunu doğru anlayıp, hayata da bu şekilde yansıtacaktır.